Yunan Mitolojisi

Hades’in Yeraltı Krallığı: Ölüler Dünyası

En eski Yunan destanlarında Herkül (Heracles), Theseus, Orpheus ve Odysseus gibi kahramanlar ve ölü ruhların Zeus ve Poseidonv’un kardeşi Hades[1] veya Aides tarafından yönetilen yeraltı dünyasına seyahat ettiği anlatılmıştır. Zamanla Yunan kültürü geliştikçe ölümden sonraki yaşam fikri geliştirilmiş dahası orada ölümlüleri bekleyen ödül ve cezalar hakkında yeni fikirler de ortaya çıkmıştır.

Originally, the greek Underworld Hades was the place, where all mortal souls existed as shy shadows, except for some godlike chosen ones. Later, the judges of death Aiakos, Minos and Rhadamanthys decided about the destiny of all souls
Ölüler Dünyasının efendisi Hades

Ölü Ruhların Hükümdarlığı

Cronus ve Rhea’nın altı çocuğu zalim babalarını devirdikten ve Titanlara karşı kesin bir zafer kazandıktan sonra, üç kardeş aralarında alemleri yani evrenin egemenliğini paylaşmıştır[2]: Zeus gökyüzü, Poseidon deniz, Hades ise Yeraltındaki ölüler diyarının yani Tartaros’un efendisi olmuştur ki Hades’in adı aynı zamanda ölüler diyarını adlandırmak için de kullanılmıştır. Bu yüzden Gölgelerin Kralı lakabı yakıştırılmıştır[3]. Hades’in etimolojisi belirsiz olmakla birlikte ‘görünmeyen’ anlamına geldiği iddia edilmektedir. Ayrıca Roma’da her ikisi de zenginlik tanrılarıyla ilişkili olan Pluton (zenginlik veren) ve Dis isimleriyle de bilinmekteydi. Bazı yazarlar bunun sebebinin tanrının korkunç adını söylemekten kaçınmak için bir örtmece olduğunu bazıları ise Hades’in sadece ölümle değil, yerin derinliklerinden gelen değerli metallerin ve değerli taşların zenginliği ile ilişkili olduğuna inanmaktadır.

Yunan sanatında Poseidon’un yabasından farklı olarak iki çatallı bir yaba taşıyan yaşlı ve sakallı bir kral gibi tasvir edilen yeraltı dünyasına giren kimsenin geri dönmesine izin vermeyen acımasız biri olarak tasvir edilmekteydi. Hades batı sanatında Carracci’nin[4] bir resminde olduğu gibi kimi zaman ise elinde ölüler diyarının anahtarını taşır vaziyette tasvir edilmiştir. Titanlarla giriştiği savaşta Kyklopslar Hades’in başına Athena, Hermes, Perseus ve Herakles’in de taktığı görünmezlik sağlayan bir miğfer takmışlardır[5]. Hesiodos Theogonia’da ölüler ülkesini şu sözlerle anlatmaktaydı:

“Orada yükselir yankılı konağı / Güçlü Hades’le korkunç Persephone’nin / Azgın bir köpek bekler kapısını / amansız, sinsilikler ustası bir köpek / girenlere yaltaklanır kuyruğu, kulaklarıyla / ama gireni bir daha bırakmaz dışarı / pusuda bekleyip paramparça eder çıkmak için kapıya gelenleri.”

Hades, krallığını tanrıça Demeter‘in yeryüzünden evlenmek için kaçırdığı kızı Persephone (Roma mitolojisinde Proserpine) ile birlikte yönetmekteydi[6]. Yeraltı

Herkül (Latince ‘Hercules’, Yunanca ‘Herakles’) ve Cerberus. Çizim: Antonio Tempesta (İtalya, Floransa, 1555-1630). Los Angeles Sanat Müzesi.

dünyasında Hades ve Persephone dışında onların emrinde başka varlıklar da bulunmaktaydı. Zincire bağlanmış biçimde Hades’in evinin kapılarını koruyan, ölüler dünyasına girişe izin veren ama ayrılmaya çalışan herkese şiddetle saldıran Ekhidna ile Typhon’un yılan kuyruklu, sırtında bir sürü yılan başı bulunan canavar köpek Cerberus, çoğu zaman üç başlı ama bazı kaynaklarda elli ya da yüz başlı olarak da anılmaktaydı. Ölüm tanrısı Thanatos’un kardeşi Styx Nehri boyunca ruhları taşıyan efsanevi kayıkçı Kharon bunların başlıcalarıydı. Ayrıca özellikle aile üyelerinin öldürülmesi suçu için ölümlüleri cezalandırmaktan sorumlu 3 Furie ya da Erinyes de Hades’in krallığında ikamet ediyordu. Ölülerin ruhları mezardan yeraltı dünyasının girişine tanrı Hermes tarafından taşınmaktaydı. Styx Nehri kıyısında bekleyen, Nyx (Gece) ve Erebos’un (Karanlık) oğlu kayıkçı Kharon, yaşlı ve sakallı bir adam olarak tasvir edilirdi. Tüm ölen insanlar ölülerin üç hâkimi Aeacus, Minos ve Rhadamanthus’un önüne çıkarak yargılanacaklardı. Bu üç hâkim ölümlü olup, ölümden sonraki konumlarını, yaşamlarını bilgelik ve adalet ile geçirdiklerinden ödüllendirmişlerdir. Rhadamanthus sertliği ile bilinirken, Aeacus daha yumuşak ve daha merhametliydi ki ruhun yargılanması ölen kişinin ödülünü veya cezasını belirlemekteydi. Herhangi bir anlaşmazlık durumunda, ruhun kaderi üzerine karar veren son oyu Minos vermekteydi. Bir görüşe göre hakimleri kişilik yerine coğrafyaya bölmekteydi yani Aeacus Avrupa halkını, Rhadamanthus’u Asya halkını yargılarken Minos yine üçüncü ve son oyu kullanmaktaydı.

Persephone

Antik çağda, yeraltı dünyasına (Hades) erişimin dünyanın sonunda olduğu, aynı zamanda Eleusis'teki tanrıçalar Demeter'in kutsallığında olduğu düşünülüyordu. Demeter, Hades tarafından kaçırılan Persephone'un annesiydi.
Demeter, Hades tarafından kaçırılan Persephone’un annesiydi.

Hades, güzelliği ile büyülendikten sonra kaçırdığı eşi Persephone ile ölüler dünyasını yönetmekteydi ama kadın yukarıdaki dünyaya dönmeyi özlemekteydi. Persephone’un annesi ve tarım tanrıçası olan Demeter, kızı kaybolduktan sonra kayıp kızını bulmak için tüm dünyayı dolaşmıştı. Demeter öfkeyle kızını bulana kadar hiçbir şey büyümemesine sebep olunca Zeus, yeryüzünün açlıktan ölmesine izin vermek yerine Hades’e Persephone’yi iade etmesini emretti. Ölülerin ülkesinde bir yiyeceğin tadına bakan bir kimse, yaşayanların ülkesine geri dönemiyordu. Demeter bitkilerin tekrar çiçek açmasına izin verdiyse de Persephone yeraltı dünyasındayken bir narın tohumlarını yediğinden Zeus, tarafları Persephone’un yılın bir kısmını annesiyle ve yılın diğer kısmını Hades’le geçirmesine izin vererek uzlaştırdı. Persephone annesine döndüğünde, yeryüzünde mevsim ilkbahar ve yaz aylarına dönmekte havalar ısınmaktayken, Hades’e döndükten sonra sonbahar ve kış boyunca soğumaktaydı. Dolayısıyla Persephone’un yeryüzü ve yeraltı dünyası arasında iniş çıkışı değişen mevsimleri açıklamak için kullanılmış, böylece ölüler kraliçesi de bahar tanrıçası olarak bilinir hale gelmiştir. Hades ve Persephone’nin evliliğinden bir çocuk doğmamıştır. Olymposlu tanrılar arasında olmasına karşın aralarına karışmayan, şölenlerine katılmayan Hades, karanlıklar içindeki diyarından nadiren yeryüzüne çıkmıştır[7]. Bir keresinde Herakles tarafından yaralandığı sırada olduğu gibi Olympus‘a da çıkmıştır. Bir keresinde dört siyah atın çektiği altın savaş arabasıyla su perisi Minthe’yi kovalarken karısı Persephone’a yakalanınca su perisini naneye bir başka kaçamağında ise nympha Leuke’yi baştan çıkarmayı denemiş ama yine yakalanınca kızı akkavağa dönüştürmüştür. Bernini’nin heykeli ve Rubens’in resminde olduğu gibi Persephone’nin Kaçırılışı teması özellikle Barok dönem sanatında bolca tasvir edilmiştir. Hades, Yunanistan ve İtalya’nın her yerine ibadet edilmiş olup, Elis’te de onuruna inşa edilmiş ve her yıl sadece bir kez halka açılan bir tapınağı vardı. [8] Ayrıca Menthe Dağı yakınlarındaki Pylos Triphyliacus’ta, Tralles ve Nysa arasında, Atina’da Erinnyes korusundaki ve Olympia’da tapınakları olduğunu da biliyoruz[9].

Ölüler Dünyası Neredeydi?

Yunanlılar başta başlangıçta yeraltı dünyasını, ışık ve havadan yoksun, kasvetli bir yer olarak görmüşlerdi. Yunanlılar Ölüler Dünyası’nın yeraltına olduğuna inanmakla birlikte bazı efsanelerde Hades’in giriş kapıları hakkında bilgi vermektedir. Bazı söylencelerde muhtemelen volkanlardan çıkan zehirli gazların kuşları öldürmesinin de etkisiyle yeraltı dünyasına volkan kraterlerinden girileceği düşünülmekteydi. Hades’in Persephone’u Sicilya adasında Enna’da[10] bulunan bir yarıktan çıkarak kaçırdığından bahseden bir gelenek anlatı vardır. Yanardağlar dışında ok sayıda mağara, yeraltı dünyasına açılan kapılar olarak düşünülmüş olup, Yunanistan’da Sparta yakınlarındaki Taenarum ve İtalya’da Avernus Gölü yakınlarındaki Cumae’deki bir mağara bunların en önemlisiydi. Cumae’deki mağarada gelecekten haber verebilen bir Sibyl yaşamaktaydı ki Virgil’in MÖ 1. Yüzyılda yazdığı Aeneid destanında Aeneas’a yeraltı dünyasına girmesi konusunda danışmanlık yapmıştır.

Öteki Dünya

Homer’in MÖ 8. yüzyılda yazdığı Odysseia destanında Odysseus yeraltı dünyasını ziyaret etmiş olup, Yunan kahramanı Akhilleus[11] kendisine “Ölülerin akılsız, parçalanmış hayaletler olarak yaşadığı Hades’in alemine nasıl gelmeye cesaret ettin?” sorusunu sorduktan sonra ‘cansız ölülerin kralı olmaktansa toprak üstünde köle olarak yaşamağı tercih ederim’ demiştir. İlginç olan Akhalı Akhilleus’un yenilmez olabilmesi için daha bebekken annesi Thetis tarafından yeraltı dünyasındaki Styx nehrinin sularına daldırılmasıdır ki annesi bebeği topuğundan tutarak suya daldırdığı için nehrin suyu kahramanın topuğuna değmemiş bu yüzden Troyalı Paris tarafından ancak topuğundan vurularak öldürülebilmesidir.

Yunan düşüncesinde öteki dünya fikri sürekli geliştirilmiş hatta MÖ 6. Yüzyıldan itibaren ahlaki bir boyut kazanmış olup, iyiler Elysia Tarlaları veya Kutsanmış Adalara götürülürken, kötüler Tartarus’un işkenceleriyle başbaşa bırakılmıştır. Muhtemelen ruhun ölümsüzlüğü fikri yeryüzünde yaşanılan hayat boyunca bir çeşit sınav olarak düşünülmesine böylece öteki dünyada bir ödül ve ceza kavramının gelişmesine yol açmıştır. MÖ 4. yüzyılda filozof Platon, ruh ve öbür dünya hakkındaki Phaedo adlı diyalogunda ‘ölülerin ruhları ölüler dünyasına geldiklerinde hayatlarında iyi ve kötü, dinsiz veya dindar oldukları için yargılanır ve cezalandırılırlar’ demiştir. Yine Platon’un ‘Ne iyi ne de hasta yaşadıkları tespit edilenler, yeraltı dünyasının nehirlerinden Acheron’a[12] girer, onlara sağlanan gemilere binerek ölüler dünyasına ulaşırlardı. Ölüler yaptıkları hataların cezasını burada çekerlerdi’ ölümden sonrası için yazdıkları sonrasında Hıristiyan düşüncesini önemli şekilde etkilemiştir.

Nehirler

Voyage over the Styx (Gustave Doré, 1861) Styx is a river goddess and a river in the underworld of Greek mythology. She separates the world of the living from Hades. To pass the border, the souls of the deceased had to pay the Fairyman Charon with a coin
Styx üzerinde yolculuk (Gustave Doré, 1861) Styx, bir nehir tanrıçası ve Yunan mitolojisinin yeraltı dünyasında bir nehirdir. Canlılar dünyasını Hades’ten ayırır. Sınırı geçmek için, ölenlerin ruhları kayıkçı Kharon’a bir parayla ödemek zorunda kalıyordu.

Yeraltı dünyası Yunanlıların zihninde nehirler, tarlalar ve mağaralar gibi coğrafi özelliklere sahip gerçek bir fiziksel yerdi. Yeraltı dünyasında beş nehir vardı. Bunların en ünlüsü olan Styx, sadece kayıkçı Kharon’un yardımıyla geçilebilirdi ki bu yüzden eski Yunan’da ölen kişinin ağzına bir para bırakılarak bu yolculuk için gereken para ödemesinin sağlanacağı düşünülüyordu. Unutma nehri olan Lethe Nehri, içildiğinde geçmişini unutturan suya sahipti. Diğer 3 yeraltı nehri Akheron ‘keder’, Phlegethon ‘alev’ ve Kokytus ‘ağıt’ ile ilişkilendirilmekteydi. Bunlardan Akheron neredeyse hiç akmayan, kıyıları kamış ve balçıklarla kaplı bir nehir olup, derin bir yarın içine dalıp kapkara bir batak olarak denize döküldüğü için yer altı dünyasına aktığına inanılmaktaydı. Soğuk sularıyla ünlü Kokytus ise Odyseus’un yer altına inmek için çukur açtığı yerdi. Tüm bu nehirler onsuz bir eziyet derinliği olan Tartarus’un etrafında akarken iyi bir yaşam süren insanların ruhları Elysia Tarlalarında barınmaktaydı.

Tartarus

Tartarus, yeraltı dünyasının altında bulunan dipsiz bir uçurum olarak düşünülmüşse de daha çok mağlup tanrılar için bir hapishane olarak kullanılmıştır. Titan Cronus babasını, gökyüzü tanrısı Uranus’u devirdikten sonra, burasını iğrenç kardeşlerini, Tepegözleri ve Hecatoncheires’i hapsetmek için kullanmıştır. Zeus onları Cronus ve diğer Titanlara karşı savaşabilmeleri için serbest bırakmış, Zeus ve Olimpos tanrıları zafer kazandığında, bu sefer Cronus ve müttefiklerini Tartarus’a atmışlardır. Daha geç dönem söylencelerinde, Tartarus ölümlülerinde cezalandırılıp çeşitli işkenceler uygulandığı bir yer olarak düşünülmüştür. Sögelimi kendi oğlunu öldüren ve etini tanrılara ikram eden kral Tantalus, her zaman burada açlık ve susuzluk çekmeye mahkûm edilmiştir. Yine düğün gecelerinde kocalarını öldüren Kral Danaus’un 50 kızı Danaidler suçlarını yıkamak için bir küveti suyla doldurmaya çalışmakta ancak küvet yaptığı sızıntı yüzünden asla dolmamaktadır.

Ölüm ve Kader

Hades sadece ölülere başkanlık etmiştir hiçbir zaman onların ne zaman öleceğine karar vermemiştir. Bu işi Moirai olarak da adlandırılan ve bir insanın yaşamının ne kadar süreceğini belirleyen üç tanrıça yapmaktaydı. Bunlardan Klotho yaşamın ipliğini döndürüyor, Lachesis ölçüyor ve Atropos yaşam ipini keserek ölümü getiriyordu. Thanatos ölüm tanrısı iken Keres, Hesiod’a göre özellikle savaş alanında şiddetli, acı verici ölümlerle ilişkili ölümlerle ilişkilendirilen ölüm tanrıçasıydı.

Öteki Dünya’ya Gitmek

Yunanca’da katabasis olarak adlandırılan bir kahramanın yeraltı dünyasına indikten sonra geri dönme motifi birçok efsanede kullanılmıştır. Efsanelerde kahraman genellikle sadece ölüler dünyasında bulunan bir bilgiyi elde etmek için bu seyahati gerçekleştirmektedir ki bunlardan birisinde Büyücü Kirke’nin tavsiyesiyle Odysseus, ölü kâhin Tiresias’ın tavsiyesini almak için yeraltı dünyasına gitmiştir:

 Geçtiğin zaman Okeanos’u geminle / orada Alçak Kıyı var ve Persephone’nin koruluğu / uzun uzun kavaklar göreceksin, kısır söğütler / derin anaforlu Okeanos’un kıyısında çek karaya gemini / sonra çık yola, Hades bataklıklarına doğru / orada Akheron, Pyriphlegeton ve Kokytos akar / Styks’ten gelen sular da dökülüyor oraya.”

İlham perilerince (muse) yetiştirilen Orpheus müzkal yeteneklerini Hades ve Persephone’u etkileyerek sevgili karısı Eurydice’nin hayata dönmesine izin vermeleri

To find his wife Eurydike the singer Orpheus journeyed through the Underworld in search for her. Hades agreed to give her back, but Orpheus was not allowed to look at her, till they reached the upper world. As he heard her footsteps he turned and she vanished
Eurydike ve Orpheus

için kullanılmıştır. Hades, Orpheus’un isteğini tek bir şartla kabul edecekti yukarı çıkarken arkasından gelen karısına bakmakayacaktır ancak adam dayanamayıp omuzundan arkaya bakınca karısı ölüler ülkesinde kaybolmuştur. En önemli Yunan kahramanı Herakles (Herkül) 12 görevinin sonuncusunda üç başlı Cerberus’u yaşama geri getirmek için ölülerin ülkesine seyahat etmiştir. Romalı şair Virgil’in Aeneid destanında Aeneas, babası Anchises’i aramak için yeraltı dünyasına inmiştir. Ortaçağ şairi Dante’de, İlahi Komedyasında hikaye anlatıcısını cehenneme indirmiştir. Modern Çağ yazarlarından J. R. R. Tolkien, Yüzüklerin Efendisi romanının bazı bölümlerinde katabasis motifini kullanmıştır.

Notlar

[1] Yunanca ᾍδης veya Ἅιδης

[2] Apollod. İ. 1. § 5, 2. § 1.

[3] Hom. Il. İx. 457, xx 61

[4] Annibale Carracci (1560-1609), Bologna’da ve daha sonra Roma’da aktif olarak çalışan bir İtalyan ressam ve eğitmendi.

[5] Hom. Il. V. 845

[6] Orph. Argon. 1192, Hymn. 17. 14; Ov. Met. V. 404; Hom. Hymn., Cer. 19

[7] Hom. Il. V. 395; Paus. Vi. 25. § 3; Apollod. İi. 7. § 3; Pind. Ol. İx. 31.

[8] Paus. Vi. 25. § 3

[9] Strab. İii. S. 344, xiv. S. 649 Paus. İ. 28. § 6, v. 20. § 1.

[10] Enna İtalya’da Sicilya adasıda kendi adını taşıyan Enna ili’nin merkezi olan bir komün ve şehirdir. Şehir Sicilya adasının hemen ortasında 931 m rakımlı bir tepenin üzerine kurulmuş olup etrafındaki bütün araziyi gözlem altında tutmaktadır.

[11] Akhilleus, Aşil veya Achilles annesi ölümlü babası tanrı olan yarı tanrı bir baba olan Peleus ile su tanrıçası olan Thetis’in oğlu olan çeyrek tanrıdır. Dünyanın en büyük savaşçısı kabul edilir. Yunan mitolojisinin en önemli kahramanlarından biridir.

[12] Akheron veya Akheront, Antik mitolojide yer altı dünyasının, cehennemin ırmağıdır. Aynı zamanda Akherus bataklığından çıkan ve İonia denizine dökülen katranlı bir nehre de verilen addır. Yunan mitolojisinde Acheron bir cehennem acı nehridir. Keder ırmağıdır, Hades’deki 5 ırmaktan birisidir.